Ben Sade Sana Yenilmek İçin Geldim

Söze seneler evvel diye başlayacaktım ki bu ifadeyi çok eksik buldum anacığım…

Çoook çoook seneler evvel desem daha hakkāniyetli olacak sanırım.

Evet, işte o kadar uzun zaman önce ben genç bir kızken okumuştum Yusufçuk’taki derûnî halleşmeni… Hatta yazdıklarının derin mânâlarını anladığımı zannederek gözlerimden inen yaşlar da eşlik etmişti her kelimesine! O zaman da yine bugünkü gibi kendimi O’nunla söyleşirken bulmuştum…

Ey Güzel Allah’ım! Seni çok sevmek istiyorum! Ne olur beni bekletme! Yalvarırım vaktimi zâyi etme! Tez ver dileğimi! Tez ver murâdımı…

Sanki isteyip istememek elimdeymiş gibi yalvarırdım… Daha çocuk denecek yaşta olmama rağmen bu dileğimin yerine gelmesi için bir diyet vermem gerektiğini biliyordum. Ama ilmen…

Beni sevmenin diyeti candır!

O zaman tıpkı gazâya çıkmış cengâverler gibi atıma atlayıp, meydana çıkıp, dörtnala koşturarak önüme çıkanı devireceğim, onun için savaşacağım zannetmiştim. O gün bugündür de bu savaşı vermeye uğraştım. Çok klişe bir söz olacak ama ben de herkes gibi kendime göre çok çok acılar çektim. Hayatımın her anında kendimi cenkte zannettim. Sanki sonunda galip geleceğim, kazanacağım!

Sonra bir tek tebessümüne her nefeste binlerce kez canımı vereceğim sevdiğim bana öğretti ki, kazanmak benim sandığım gibi değilmiş!

Anacığım, artık aşağıda tekrar edeceğim sözlerini gerçekten anladığımı zannediyorum.

Herkes bu meydana bir zafer için gelir; ben ise sade sana yenilmek için geldim.

Bu dünyada herkesin bir iddiası vardır; benim ise senin fermanından başka bir icâzetim yok. Amma bunu kimseye anlatamıyorum; kimsede bunu bilmeye istek yok.

Düşüncenin eteği, gözle görülür kıymetlere bağlı kaldıkça, insanoğlu aşkın kudret ve tasarrufu fezalarında olup bitenleri nasıl tecessüs edebilir?

Desem ki: Ben ortada bir sebepten başka şey değilim. Buna kimi, nasıl inandırabilirim? Yediğimiz bir lokma ekmeği, içtiğimiz bir yudum suyu kana çeviren uzviyet gibi, gönlüme gizlice yol bulan bir aşk lokmasının da bu gönülde feryadlara, gözyaşlarına, ıztıraplara, zevklere istihale ettiğini anlatabilir miyim?

Evet dostlarım, ziyanı yok, beni anlamayın, iftira edin, vehminiz kalıbına dökün, çekiştirin, zanlarınız teknesinde yoğurun; hepsi de helâl olsun. Hatta izin verin, bu mezat olan, yağmalanan varlığın her parçası bir elde kalırken, ona sizinle beraber ben de pey süreyim! Amma şuna inanın, şunu bilin ki, herkesin bir zafer için geldiği bu meydana, ben sade ona yenilmek için gönderildim. (Sâmiha Ayverdi, Yusufçuk, s.13)

Allah’ım! Senin hükmün her hâl ve kârda ne güzel!

Dünya plânında şer gibi görünen zuhurların hakîkate âşinâ gözler için şeksiz şüphesiz hayır olması ne devlet!

Hatta bu hakîkatleri göremeyen kör gözlerin olması bile ne güzel!

Herkes görseydi eğer, can ile cânân arasında yaşanan hâlvetin ne kıymeti kalırdı?

Ey güzel Allah’ım!

İyi ki doğmuşum!

İyi ki seni sevmişim!

İyi ki her hükmünü yaşamışım diyen bahtiyarlardan olmak ne güzel!

Yalvarırım bir anlık bu idrâkimi bütün ömrüme hâkim kıl, gaflete düşürme!

Vücûd iklimimde bir an belirip yok olan bir serap olma!

Gel gönül tahtına kurul ve oradan hiç çıkma… Beni benimle yalnız bırakma…

The following two tabs change content below.

Bengü

Son Yazıları: Bengü (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın