Adalet
Bugünlerde ülkemizde ve dünyada yaşadığımız terör olayları hepimizi derinden etkiledi. Herkeste bir hüzün, bir öfke havası var. Durmadan öfkeden ve acıdan konuşup şikâyet ediyoruz. Herkesin konu ile ilgili farklı düşünceleri var. Otobüste, kuaförde, bakkalda herkes dünyayı kurtarıyor ve birilerine sövüp birilerini yüceltiyor.
Bu karmaşadan kopup Sâmiha Ayverdi’nin makalelerinden oluşan bir-iki kitabını karıştırdım. Sâmiha Anne’nin yaşadığı devir, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ve birçok siyâsî meselenin yaşandığı bir devir… Şimdilerde ise farklı şekillerde ama yine acılar yaşıyoruz. Sâmiha Ayverdi yaşadığı çağın sorunlarına kayıtsız kalmamış. Kalemi ile, zâlimle değil, zulüm ile mücâdele etmiştir. Çünkü O, yapanın ve yaptıranın Allah olduğunu bilir. Hayır ve şer Allah’tandır, ama zulümle mücâdele etmek de Allah’ın emridir. Sâmiha Anne zulümle de Muhammedî ahlâk çerçevesinde mücâdele etmiştir. Suçlamadan, şikâyet etmeden, hep doğruyu göstererek yanlıştan nasıl kaçınmamız gerektiğini anlatmıştır.
Sâmiha Anne, kâmil insan olması hasebiyle hâdiselere yukarıdan bakar ve âdetâ resmin bütününü görür. Herkese gördüğünü anlatır; körlerin dünyasında bir fener gibi herkesi doğru yola çağırır. Gelecekte olabilecekler için uyarır; eğer İslâm dünyası birleşmezse ileride daha da bölünüleceğini ve acıların çoğalacağını söyler. Yani şimdi olanları anlatır yıllar öncesinden.
Benim okuduklarımdan anladığım şey şu: Allah’a olan imanımızı arttırmalıyız; bu da Allah aşkı ile olur. İman arttıkça vatan ve millet sevgisi de artar ve biz de kulluğumuzu Allah’a aşk ile gerçekleştirirken vatanımız ve milletimiz için de çalışır gayret ederiz. Böylece farklılıklara rağmen bir vücut oluruz. İşte biz ancak o zaman kurtulur ve Allah indinde makbul oluruz.
Yazımı kendilerinin “Hâtıralarla Başbaşa” adlı kitabının şu umut verici sözleriyle bitirmek istiyorum: “Hâlâ asırların arkasından gelen ızdırapların acısını bünyemizin her noktasında hissettmekteyiz. Fakat yine asırların gerisinden gelen canlı bir devam ve beka insiyâkına mâlik bulunuyoruz. İliklerimize yerleşmiş bu iç kuvvet, tarih boyunca her zehirlenmenin panzehiri olmuş, her müşkül anda yolumuza ışık tutmuştur. Şu halde cemiyetimizin sakat, bozuk ve aksak cephelerini ele alır ve dile getirirken kastımız, menfî bir tenkit ve yıkıcı bir hücum olmamalıdır. Bize lâzım olan, hasta evlâdına yedi dağın otundan ilâç toplayan bağrı yanık bir ananın iyilik ve şifâ yolundaki gayreti ve titizliğidir.”
Banu Büyükcıngıl
Son Yazıları: Banu Büyükcıngıl (Profiline git)
- HİZMETLE YANAN ÇERAĞ - 21 Mayıs 2019
- Hepimizin Hikâyesi - 24 Ocak 2019
- KEMÂLÎ’NİN KEMÂLE SEYRİ - 7 Haziran 2018
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!