“14. DOST Ödülü Sahibi Prof. Dr. Fuat Sezgin Hakkında”

Prof. Dr. Fuat Sezgin 24 Ekim 1924 tarihinde Bitlis’te doğdu.  İlkokulu Doğubeyazıt’ta, ortaokul ve liseyi Erzurum´da bitirdi. 1943 yılında matematik mühendisliği okumak için İstanbul´a geldi. Ancak, tavsiye üzerine seminerine katıldığı Alman şarkiyatçı Hellmut Ritter’in, “bilimlerin temelinin İslâm Bilimleri’ne dayandığı” söylemi tüm düşüncesini değiştirdi. Bunun üzerine matematik mühendisliği okumaktan vazgeçerek, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü‘nde “İslâmî Bilimler ve Oryantalizm” alanında öğrenime başladı.

1947 yılında “Bedî’ İlminin Tekâmülü” konulu tezini tamamladıktan sonra, gene Hellmut Ritter danışmanlığında “Ebû Ubeyde Me’mar İbn el-Müsennâ´nın Mecâz’ül-Kur’ân’ındaki Filolojik Tesiri”ni konu alan ikinci tezini hazırladı. Mecâz’ül-Kur’ân’ın Tenkidli neşrini hazırladı. 1951 yılında  Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Daha sonra 1954 yılında Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde, “Buhârî’nin Kaynakları” başlıklı doktora tezini hazırladı. Bu teziyle, hadis kaynağı olarak önemli bir yere sahip olan Buhârî’nin, bilinenin aksine sözlü kaynaklara değil, yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya koydu.

1960 yılındaki askerî darbe hükümeti tarafından 147 akademisyenin üniversitelerden uzaklaştırıldığı listede onun adının da bulunması üzerine, çalışmalarına Frankfurt Üniversitesi’nde devam etti. 1965 yılında Frankfurt Üniversitesi Doğa Bilimleri Tarihi Enstitüsü´nde “Câbir ibn Hayyân” üzerine ikinci doktora tezini hazırladı, bir yıl sonra da profesör ünvanını aldı.

1967 yılında insanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar sahasında yazılan en kapsamlı eser olan “Arap Literatürü Tarihi”nin ilk cildini yayınladı. 17 ciltten oluşan eserin bugünlerde 18.’si olan Felsefe cildini yazmaktadır.

1978 yılında Kral Faysal İslâmî İlimler Ödülü’ne lâyık görülen Prof. Dr. Fuat Sezgin, verilen bu destekle 1982 yılında, Frankfurt Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi´nde “Arap-İslâm Bilimler Tarihi Enstitüsü”nü, 1983 yılında ise “İslâm Bilim Tarihi Müzesi”ni kurdu. Bu müzede, İslâmî kültür çevresinde yetişen bilim insanlarının geliştirdiği bilimsel âlet, araç ve gereçlerden oluşan 800’den fazla örnek sergilenmektedir. Ayrıca bu binada, dünyanın her yerinden 45.000 ciltlik kitap ve 10.000’e yakın mikrofilm arşiviyle oluşturduğu “Bilimler Tarihi Kütüphanesi” bulunmaktadır. Bu kütüphane, İslâm Bilimler Tarihi bakımından dünyada tek olma özelliğine sahip bir ihtisas kütüphanesidir. 2008 yılında kurulan ve içinde yaklaşık 700 eserin bulunduğu “İslâm Bilim ve Teknoloji Müzesi” ise Gülhane Parkı’nda yer almaktadır.

Prof. Dr. Fuat Sezgin’in bu müzelerdeki âletleri tanıtıcı mahiyette yazdığı 5 cilt ve toplamda 1.121 sayfalık “İslâm’da Bilim ve Teknik” adlı katalog eseri bulunmaktadır. Böylesi kapsamlı bir müze kataloğu ilk defa yazılmış; Türkçe, İngilizce, Almanca ve Fransızca olarak 4 dilde yayınlanmıştır.

2010 yılında İslâm Bilim ve Teknoloji Müzesi’nin faaliyetlerini desteklemek amacıyla “İslâm Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı”nı kuran Prof. Dr. Fuat Sezgin, 2013 yılında Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde  “Prof. Dr. Fuat Sezgin İslâm Bilim Tarihi Enstitüsü”nün, 2015 yılında da “İslâm Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı Yayınevi”nin kuruluşuna öncülük etmiştir. Bu vakıf tarafından yayınlanan kitapların geliri de öğrenci burslarına tahsis edilmektedir.

Uluslararası düzeyde çeşitli akademilerin üyesi olan Prof. Dr. Fuat Sezgin, çok sayıda ödül ve nişana lâyık görülmüştür.

Şöyle demektedir:

Benim mensub olduğum bir ilim, kültür ve medeniyet dünyası var, bizler köksüz ve sahipsiz değiliz. Çok derinlere inen sağlam bir medeniyete beşiklik etmişiz. Fakat yüzyıllardır bu medeniyetin görmezden gelindiğini, hakkının yenildiğini, tahkir edilip bütün yaptıklarının da elinden alındığınıi ve ona zulmedildiğini gördüm. İslâm medeniyetinin bu göz kamaştıran birikimini ve dünya bilimine yaptığı büyük katkıları, bunun farkında olmayan dünyaya tanıtmayı gaye ittihaz ettim. Bu gayretimin bir kısmı sadece bilim dünyasına hizmet, ama diğer çok mühim bir gayesi ise koskoca bir İslâm âleminin yitirmiş olduğu kendine hürmeti, güveni ve insanlık tarihindeki yerini hatırlatarak, kaybettiklerini iade etmek içindir.  

Batı medeniyeti, İslâm medeniyetinin çocuğudur. Bilimler eski Mısır, Babil, Yunan, İslam ve Avrupa yolunu takip etmiştir. Batı bilimi adına ortaya konulanlar, İslâm bilimlerinin bir devamıdır.

Umumiyetle dinin veya dinî bir müessesenin gerilemede mes’ul olduğuna inananlar var. Ben bunu tamamiyle reddediyorum. İslâm dini, ilimleri, hiçbir medeniyette tanımadığım bir şekilde geliştirdi ve zirveye çıkardı. Himâye etti.  

Bu yol, çileli bir yoldur, bitmeyen bir azim ve gayret ister. Kitapların hangi kütüphanelerde veya özel koleksiyonlarda olduğunu takip etmek, araştırmaların izini sürmek; fakat bilhassa ehil bir hoca bulmak… ..İslâm medeniyeti dünyasının bu kadar inkişafında en büyük ve temel unsurlardan birisi Müslümanların ilimleri hocalardan öğrenmeleridir. Hoca, eğitimin vazgeçilemeyecek baş ustasıydı.

 

The following two tabs change content below.

Nefes Arşiv

Nefes Akademi; tasavvufî bilginin güvenilir kaynağı...
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın