“14. DOST Ödülü Sahibi Emîr Abdülkādir el-Cezâirî Hakkında”

Cezayir emîri Abdülkādir el-Cezâirî 1807 yılında Batı Cezâyir’in Oran şehrine bağlı Kaytana köyünde dünyaya geldi. Soyu Hz. Hasan Efendimize dayanan Emîr Abdülkādir’in babası Muhyiddîn Efendi bir Kādirî şeyhi idi. Temyiz çağına kadar babasının gözetiminde köklü bir eğitim aldı ve küçük yaşta hâfız oldu. Aynı zamanda iyi bir at binicisi ve keskin nişancı olarak yetişti. Daha gençliğinde dînî ilimlerdeki kudreti, insanları teshîr eden hitâbeti, İslâm tarihine dair geniş malûmatı, cesareti, takvâ ve fazîleti ile şöhret buldu.

1825 yılında babasıyla birlikte çıktığı Hac yolculuğu esnasında döneminin ünlü simâsı Şeyh Şâmil ile görüştü. Hac görevini tamamladıktan sonra Şam’da Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’den Nakşibendiyye icâzeti, bir müddet kaldığı Bağdat’ta da Mahmûd el-Geylânî’den Kādiriyye icâzeti aldı.

1830 yılında ülkesinin Fransız işgāline uğradığını duyar duymaz Cezayir’e döndü.  Bölgedeki kabîleler düşmana karşı koymak için babası Şeyh Muhyiddîn’in etrafında toplandılarsa da, o yaşlılığını gerekçe göstererek yerine oğlunun gelmesini istedi.  1832’de “Emîrü’l-Mü’minîn” seçilen Emîr Abdülkādir, Fas Sultanı Abdurrahman’ın halifesi sıfatıyla Fransızlar’a karşı mücâdeleye başladı.

Emîr Abdülkādir der ki: “Devlet işlerini hırs, gurur, güç arzusu yahut bu fâni dünyanın çıkarları için yürütme iznini kendimize vermedik; tam tersine – ve  Allah kalbimin en derininde bunun olduğunu bilir – Allah için, kardeşi kardeşe kırdırarak Müslüman kanının akmasına son vermek, Müslümanların mülklerini savunmak için ve ülkede imanın ve vatanseverliğin gerektirdiği sükûneti sağlamak adına devleti yönetmek sorumluluğunu yüklendik.”

1837’de imzalanan Tafna Antlaşması ile ülkenin büyük bir kısmını hâkimiyeti altına aldı ve İngiltere’den getirdiği silâhlarla düzenli bir ordu kurdu.

Savaş esirlerine uygulanmak üzere insancıl bir yönetmelik oluşturarak kendisine karşı savaşanların dahi saygısını kazandı.

Kral Louis Philippe’e yazdığı mektubunda şunları söylemiştir.

“Esir olarak yanında bir Fransız ya da Hristiyan barındıran her Arap, onlara davranış biçiminden sorumlu tutulur. Yemek ve barınma bakımlarından esirlerle kendi ordumuz arasında hiçbir ayrım yapmadık.”

Fransızların Tafna Antlaşması’nı ihlâl etmesi  üzerine, 1939’da yeniden cihâd ilân etmek zorunda kaldı.

1840’ta savaş Cezayir’in her yanına yayıldı. Emîr  Abdülkādir küçük bir kuvvetle Fas’a sığındıysa da, sultanın kuvvetlerinin Fransız birliklerine yenilmesi üzerine 1847’de teslim oldu. Kırk kadar savaşa komutanlık yapan Emîr Abdülkādir teslim olurken dudaklarından şu kelime döküldü: “Kader!

İskenderiye veya Akkâ’ya götürüleceğine dâir verilen söze rağmen Fransa’da beş yıl esir olarak tutuldu.

Fransa kralı tarafından tebaasına girmesi karşılığında kendisine büyük bir armağan verileceği söylendiği zaman şu cevabı verdi: “Kral nâmına bana bütün Fransa’nın tüm zenginliğini teklif etseniz ve bu zenginliği şu cübbemin üzerine yerleştirseniz sizin tebaanız olmayı hatırımdan dahi geçirmem. Ben burada sizin misafirinizim. İsterseniz beni hapse atın. Ancak bu utanç bana değil size ulaşacaktır.”

1852 ‘de III Napolyon tarafından şu sözlerle serbest bırakıldı: “Size şu andan itibaren özgür olduğunuzu bildirmek isterim (…) yakın geçmişte Fransa’nın düşmanıydınız ancak cesaretinizin, karakterinizin ve zor şartlar altındaki tevekkülünüzün hakkını veriyorum. Bu nedenlerden dolayı, vermiş olduğunuz sözlere tamamen güvenerek, esaretinize son verme şerefine sahibim.”

Bunun üzerine Osmanlı Topraklarına giderek Sultan Abdülmecid’in Bursa’da kendisine tahsis ettiği konağa yerleşti. 1855’de gerçekleşen büyük depremin ardından buradan ayrılarak Şam’da yaşamaya başladı.

Cebel-i Lübnan’da patlak veren ve Şam’a kadar yayılan Dürzî isyanına bizzat müdahale ederek onbeşbine yakın Hristiyanı işkence ve ölümden kurtardı. Bu olay sırasında göstermiş olduğu olağanüstü gayretler Doğu’da ve Batı’da büyük takdir topladı.

“Kafkasya Kahramanı” olarak anılan sûfî İmam Şâmil’in bir mektubuna verdiği cevapta der ki: “Hristiyanlar için yaptığımız dinî ve insani bir ödevdi (…) gerçek mânâda adaleti pek az mü’minin sağladığı bir dönemde yaşıyoruz. Dolayısıyla ahmaklar; kabalığın, zulmün, haksızlığın ve tahammülsüzlüğün İslamiyet’le âlâkalı olduğunu sandı… umarım ki Rabbimiz bizlere yeterli sabrı verir.”

Yine İmam Şâmil’e yazdığı bir başka mektubunda der ki: “ Hristiyan kitleleri koruma altına alarak –imkânlarımız ve gayretlerimiz ölçüsünde– onlara can ve mal güvencesi sağlayışımız, sizin de pek iyi bildiğiniz gibi, sadece ilâhî inancımızın ve insan olma sorumluluğunun bizden istediklerini yerine getirme arzumuzdandır.”

Abdülkādir cesur akıllı ve dindar bir idareciydi. O aynı zamanda iyi bir şair, değerli bir fikir adamıydı. Tasavvufî düşüncede Ekberiyye ekolünü benimsemiş olan Emîr Abdülkādir el-Cezâirî’nin kaleme aldığı eserlerin sayısı kaynaklara göre farklılık göstermekle birlikte:

– “Kitabü’l-Mevâkıf  fî  ba’zı işârâti’l-Kur’âni ile’l-esrâr ve’l ma’ârif”,

– “Zikra’l-âkîl ve tenbîhü’l-gâfil”, (Felsefi ve tasavvufi meseleleri işlediği bu eserini Bursa’da kaleme almıştır.)

– “El-Mikrâdu’l-hâdd li-kat’ı lisâni müntekıdı dîni’l-İslâm bi’l bâtılı ve’l-ilhâd”,

– “Risâle fi’l-hakâiki’l-gaybiyye”,

– “Nüzhetü’l-hâtır fî karîzi’l-Emîr Abdülkādir” ve “Ta’lîkât”. Başlıca eserleri olarak sayılır.

Emîr Abdülkādir Kraliyet Basımevi’ne yaptığı ziyaret sırasında, “Bu sabah savaş toplarının muazzam atışlarına tanıklık ettim, şimdi ise düşünce toplarının karşısındayım. Şehirleri çevreleyen surları yıkabilecek silahları görmüştüm; şimdi ise krallarla savaşabilecek, devletleri haberleri dahi olmaksızın devirebilecek makinaları görüyorum!” demiştir.

1883 tarihinde Şam’da vefat eden Emîr Abdülkādir, tasavvufta en çok etkilendiğini söylediği İbnü’l- Arabî’nin türbesine defnedildi. Cezâyir istiklâline kavuştuktan sonra naaşı, buradan alınarak 5 Temmuz 1966’da el-Aliye Mezarlığı’ndaki şehitler bölümüne nakledildi.

http://sefikcan.net/Emîr-abdulkadir-el-cezairi.html

The following two tabs change content below.

Nefes Arşiv

Nefes Akademi; tasavvufî bilginin güvenilir kaynağı...
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın