“Zorunsuz Eğitim”
“Zorunlu Eğitim” denilen sürecin eğitim ve öğretim kurumları olan okullarda 12 yıl olduğunu hepimiz biliyoruz. Her ne kadar adı “Zorunlu Eğitim” de olsa aslında yapılan “Zorunlu Öğretim”dir zîra eğitim beşikte başlayıp son nefese kadar süren “zorunsuz” bir süreç ve ömür boyudur. Bendeniz de zorunlu eğitim ve öğretim yıllarımı çok gerilerde bırakmış biri olarak zorunsuz eğitim sürecine ağırlık vermeyi tercih edenlerdenim.
Başlı başına bir eğitim ve öğretim kurumu olarak İslâmiyet’in de yaşanma şeklini ortaya koyan tasavvuf anlayışı bu “zorunsuz eğitim” sürecinde gönüllülük esasına dayanarak gönlü eğitmeyi ve güzelleştirmeyi hedef alır. Eğitimle öğretimin etle tırnak gibi birbirinden ayrılmadığı bu anlayış çerçevesinde yaygın eğitim bir yandan gelenekten kopmadan dışarıda devam ederken, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, bir örgün eğitim kurumu olarak ortaya çıkıyor. Cemâlnur Sargut Hocamızın ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü sayın Nevzat Tarhan’ın işbirliği ile Üsküdar Üniversitesi çatısı altında kurulan Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nün hedefi, dönemlik eğitim ve seminer programlarının yanısıra aslen yüksek lisans ve doktora programlarıyla tasavvufu akademik seviyede öğrenecek ve öğretecek insanların yetişmesine imkân hazırlamaktır. Allah’ın lûtfuyla, her yaştan ve çeşitli meslek gruplarından oluşan öğrenci kadrosuyla önce tezsiz başlayan yüksek lisans programının yanısıra, geçtiğimiz Temmuz ayında tezli yüksek lisans programı da açıldı.
Programa, “acaba altından kalkabilir miyim, bu yaştan sonra becerebilir miyim” endişesiyle başladığım halde, kendimi her sabah koşa koşa okula giderken, gündelik zevklerimi bir kenara bırakıp saatlerce ders çalışma zevkini yaşarken buldum. Çocukluk yaşlarımdan îtibâren içinde bulunduğum çevrenin, âile büyüklerimin tesiriyle bu kültüre hiç de yabancı olmamama rağmen, önce sertifika programları sonra da yüksek lisans programıyla başlayan ve devam eden talebelik sürecinde, dersler, muhtevaları ve alanında söz sahibi kıymetli ve muhterem hocalarımızın derin bilgi ve tasavvufî bakış açılarını paylaştıkları tecrübelerden -kabımız miktarınca- istifâde etmemiz imkânının sunulması, kıymetine paha biçilmez bir fırsat oldu benim için.
Enstitü’de diğer ilimlerle beraber İslâmiyet’in bir ve bütün olarak anlaşılması gerektiği, tatbîkî bir ilim olan tasavvufun kucaklayıcı ve kapsayıcı bakış açısı içerisinde târihî, kültürel, edebî zenginliği ile öğretiliyor. İslâm düşünce ve medeniyetinin temel kaynakları olan Kur’an ve sünnetin, başta Hz. Peygamber ve onu temsil eden insân-ı kâmiller tarafından nasıl yorumlandığı ve yaşanıldığı anlatılıyor.
Dünyanın çeşitli yerlerinde, alanında söz sahibi olan tasavvuf araştırmacılarıyla öğrencileri buluşturacak etkinliklerle köprüler kuruluyor.
Hülâsa Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, tasavvuf eğitim ve öğretiminin akademik ortamdaki doğru adreslerinden birisi… Bu sadece benim değil diğer talebelerin de ortak kanaatidir. Ümidimiz, Türkiye’nin dört bir yanında bu amaca hizmet edecek programların açılması ve yaygınlaşmasıdır.
Hümeyra Livatyalı
Nefes Arşiv
Son Yazıları: Nefes Arşiv (Profiline git)
- 18. “Dost” İslam’a Hizmet Ödülleri sahiplerini buluyor… - 4 Eylül 2021
- Meşkûre Sargut Hatırasına 2021 Annemarie Schimmel Sempozyumu - 9 Şubat 2021
- 17. “Dost” İslam’a Hizmet Ödülleri sahiplerini buluyor… - 28 Eylül 2020
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!