Pekin Üniversitesi Ken’an Rifâî İslâm Araştırmaları Kürsüsü’nün Çalışmaları (Weiming Tu)

Yıl 2009…

Amerika Birleşik Devletleri’nde North Carolina Üniversitesi bünyesinde Ken’an Rifâî İslâm Araştırmaları Kürsüsü kuruluyor…

Yıl 2011…

Çin’de Pekin Üniversitesi çatısı altında Ken’an Rifâî İslâm Araştırmaları Kürsüsü’nün açılışı yapılıyor…

Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi’nin girişimleri ile Cemâlnur Sargut Hocamızın önderliğinde kurulan her iki kürsü de hâlen çalışmalarını hızla sürdürüyor ve insanlık için ortak, kuşatıcı ve birleştirici bir dil oluşturan tasavvufu, kaynağı olduğu İslâm’ın güler yüzü ile birlikte akademi bünyesi içerisinde öğretiyor.

Aşağıda North Carolina Üniversitesi ile Pekin Üniversitesi’ndeki bu girişimlere dair, üç yetkili ismin kaleme aldığı değerlendirmeler bulunuyor. Doğu’dan ve Batı’dan yükselen bu sesler, ümit veriyor, şükrettiriyor, gayrete getiriyor.

Weiming Tu’nun bu kürsülere dair değerlendirmeleri ile sizleri başbaşa bırakıyoruz.

——————————–

Pekin Üniversitesi Ken’an Rifâî İslâm Araştırmaları Kürsüsü’nün Çalışmaları

Prof. Weiming Tu

 

Türk Kadınları Kültür Derneği’nin yüce gönüllülüğü, fedakârlığı sayesinde Pekin Üniversitesi’nde kurulan Ken’an Rifâî Kürsüsü, Pekin Üniversitesi tarihinde ilk defa tasavvuf ağırlıklı bir İslâm Felsefesi dersi tesis edilmesine olanak sağlamıştır ve bunun fark edilmesi çok önemlidir.

 

Ken’an Rifâî Kürsüsü, hem benzer kürsüler açmak açısından hem de Yahudilik, Budizm, Hristiyanlık, Hinduizm gibi birçok manevi geleneği içine alacak şekilde mânevî ilgiyi genişletmesi açısından üniversite için bir ilham kaynağıdır.

 

Ayrıca Çin’in önde gelen diğer üniversitelerinin benzer şeyleri yapması için de bir ilham kaynağıdır. Türk Kadınları Kültür Derneği, bu kürsü ile çok çok önemli bir alan açmış ve gerçekten anlamlı ve kayda değer bir uluslararası ortak girişimi başlatmış bulunmaktadır.

 

***

Üç sene önce kürsünün kuruluşundan itibaren, William Chittick ve Sachiko Murata hem Pekin Üniversitesi’nde hem de Milliyetler Merkezi Üniversitesi’nde bir seri ders verdiler. Bu sene de İran Felsefe Enstitüsü Profesörü Ghulem Reza Aavani,  İslâm Felsefesi konusunda önemli dersler vermekle kalmayıp, bir seri genel derse ilâveten İran kaynakları üzerinde durulan İran Çalışmaları seminerlerini sunmuştur.  Yapılan bütün bu çalışmalar Pekin Üniversitesi camiasının kültürel ve özellikle de ahlâki değerlerinin dönüşümüne sebep olmuştur. Dolayısıyla katkı, sadece dersler sunma kabiliyeti değil,  Çin’in halihazırdaki kendi içine bakma ve kendini anlamasına yönelik İslâm’ın ahlâkî bakışını ve dinî soruları ortaya çıkarma kabiliyetidir. Benim hissiyatım şudur ki, Pekin Üniversitesi’nin akademik ve mânevî manzarasında, sunulan derslerin çok derin etkileri olmaktadır.

 

***

Türkiye sadece yükselen bir ekonomi değil, aynı zamanda  21. yüzyılda çok canlı, entellüktüel  bir devdir. Çin, hepimizin bildiği gibi  ekonomik alanda çok başarılı olmuştur. Fakat Çin, kültürel bir kimlik oluşturabilmek için kültürel kaynaklarını yeniden canlandırmakla ciddi bir şekilde meşguldür. Ümit ederim ki bunun sonucunda açık, çoğulcu ve özeleştiri yapabilen bir kültürel kimlik oluşacaktır. Dolayısıyla, Türk Kadınları Kültür Derneği ve Pekin Üniversitesi’nin  İslâmî Çalışmalar bölümünde  kürsü kurma konusunda yaptığı işbirliği sadece Pekin Üniversitesi için değil, Çin Halk Cumhuriyeti’nin değerler sistemi ve  özellikle de Çin kültürü için de geniş kapsamlı etkileri  vardır.

 

Bunu üç alanda görüyorum:

Birincisi; Bugün Çin, ciddi bir şekilde ekonomik gelişme, politik gelişme ve sosyal gelişmeye ilâveten kültürel gelişme ve ekolojik gelişmeye de ihtiyacı olduğunu düşünmektedir. Bir başka ifâdeyle, Çin bugün, bütün milletlerin uygarlıklarının mânevî değerlerini anlamaya çok hazırdır.

 

İkinci olarak; Çin’in bilhassa ekonomik anlamda tanımlanan Çin modernleşmesini anlamaya yönelik derin çalışmaları bulunmaktadır. Ve şimdi Çin, modernleşme dürtülerine farklı alternatif arayışları içindedir. Çin’e referans olabilecek ülkeler arasında ABD ve Batı ülkeleri olduğu gibi, İslâm dünyası, Hindistan ve hatta Afrika da vardır. Ve böylece bu çok geniş evrensel bağlam içerisinde, Pekin Üniversitesi’nde yapılan bu girişim, Musevilik, Hristiyanlık ve Hinduizm gibi alanlarda da program geliştirme ile ilgili bize ilham kaynağı olmuştur.

 

Son olarak da bu hâdisenin en can alıcı noktası İslâmiyet’in Çin kültürünün ayrılmaz bir parçası olmasının yanı sıra Hui-Konfüçyüs diyalogu diye adlandırdığımız muhteşem bir Çin geleneğinin de Çin tarafından anlaşılıyor olmasıdır. Burada Çinli Müslümanlar, meselâ Uygurlar vardır ve bunun ötesinde geniş bir İslâm dünyası bulunmaktadır. Geleceğe baktığımızda ise Çin, entellektüel ve mânevî hassasiyetini İslâm dünyasına kanalize edecektir.

 

Türk Kadınları Kültür Derneği’ne çok minnettarız fakat özellikle de Cemâlnur Sargut’a… Şunun da çok ciddi olarak farkındayız ki daimi bir kürsü kurabilmek için sadece entellektüel olarak değil aynı zamanda eğitim ve müfredat konularında da uzun vadeli çalışmalar gerçekleştirmek gerekir. Umuyoruz ki 2-3 yıl içinde İslâm Araştırmaları alanında dâimi bir kürsü tesis edilir. Ve Cemalnur Sargut’un Pekin Üniversitesi’nde kurduğu kürsü, nesiller boyu Çin öğrencilerinin tasavvuf ağırlıklı İslâmî Araştırmalar dalında çalışmalarda bulunmasını sağlayacaktır.

 

Burada sadece Cemâlnur Sargut’a değil bu değerler oryantasyonundaki ahlâkî düşünce eğitiminde onu takip eden öğrencilerine de müteşekkirim. İslâm mâneviyatının yayılmasıyla Çin âlimlerine nesiller boyu ilham kaynağı olacaklar.

 

The following two tabs change content below.
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın