“Kenan Rifâî Bize Allah Aşkını Öğretti”

– “Rahmet Kapısı” Uluslararası Kenan Rifâî Sempozyumu – Açılış konuşması –

Yılın, hatta yüzyılların en büyük mutasavvıflarından bir tanesi, tevhid anlayışının sultanı, peygamber yolunun yolcusu bir büyük mürşid-i kâmil Kenân er-Rifâî Hazretleri. Bizim hayatımızdaki rolünü kelimelerle anlatmak mümkün değil. Ama O’nun dünyaya yayılışını kendi ağzından dinlersek, “İndifâ eden bir yanardağın lâvlarını tutacak bir el ayası bulunmadığı gibi tasavvufun, özellikle İslâm tasavvufunun yeryüzüne akmasını önleyecek hiçbir kuvvet ve kudret yoktur.”

Bugün görülüyor ki hocamın anlatmaya çalıştığı ahlâk-ı muhammedî, edep, aşk kavramı içinde yoğurduğu güzelleşen insan, insan olma seviyesine çıkma, bütün bunlar bugün batıya örnek olmak için akıyor, akıyor… O’nun getirdiği iman, inanç, tevhid, birlik, her şeyden memnun olma kabiliyeti, özellikle peygamber ahlâkını yaşamadaki üstün tavrı bize örnek olmaya devam ediyor. Kendisinin de söylediği gibi zamanın, vaktin olmadığı bir dünya yarattı bize. Bize Allah aşkını öğretti. Bizi adam etmeye çalıştı. Bizim için çok gayreti var. Bunun için de bir özel çaba göstermiyor. O tebliğ etmeye gelmiştir. Bilir ki son noktayı Allah koyar.

Biz O’nun, hâlinden memnun olma, her şeyden memnun olma sanatını elde etme gayreti içindeyiz. Biz O’nun bize, dünyaya taşıdığı cenneti yaşamak gayreti içindeyiz. Bize öğrettiği; bölünmenin, ayrılmanın yanlış olduğunu öğrenme gayreti içindeyiz. Birliğin, beraberliğin önemini anlama ve idrak etme gayreti içindeyiz.

Bize birleşin dedi; bir araya gelin, bölünmeyin, aranızdan hiçbir varlık geçmesin. Birliğin öneminden bahsetti bize, Allah’a beraber gitmenin zevkinden bahsetti. Ne güzel şeyler öğretti bize… Doğru yolu, zevki öğretti, idrâki öğretti. Ne kadar yapabildik bilemiyorum ama biz hedefle yaşamanın zevkini aldık.

Bugün belki gençlerimizin en büyük eksiği, mürşid-i kâmillerin kurduğu, koyduğu hedefleri bilmemek. Bugün batının, doğunun yanlış İslâm anlayışı, uyuşturucu etkisi, bunlar hep hedefsiz insanların uğradığı felâketlerden ibâret. O bize hedef verdi ve o hedefe doğru yönlenin, dedi. Tıpkı Peygamber Efendimiz’in mîrâca çıkarken gözünün hiçbir yere bakmayışı gibi, gözümüzü hocamıza diktirtti.

Hocamızın da bir varlık olmadığını, O’nda Hazreti Peygamber’in tecelli ettiğini bize öğretti. Vücutların kırılacağını, tekkelerin kapatılabileceğini, varlıkların, mekânların yok olabileceğini ama mânânın asla yok olmayacağını öğretti. Mevlânâ Hazretleri’nin buyurduğu gibi, Kur’an yansa da mânâsı yanar mı bir evin içinde? Bu hakikati öğretti bize… Kur’an gibi yaşamaya, yaşayan Kur’an olabilmeye çalıştık. Onun derdine düştük, derdimiz bu oldu. Sevgiliyi daha iyi anlamak, daha çok sevmek; böylece onun her anki tecellisine iştirak etmek ve zaman kavramından kurtulmak zevkine düştük. İbn-i Arabî Hazretleri’nin dediği gibi; aşk, diyor ve iman seni zaman kaydından kurtarıyor ve mutluluk veriyorsa gerçek imandır. Bize bunu öğretti hocamız. Çok enteresandır ki O, en kötü, ne fenâ, ne çirkin dediğimiz hâdiseleri güzelleştirdi. Allah indinde yanlışın, abesin olmadığını, insanların itikatlarını Allah hâlinde düşündüklerini öğretti bize. İnsanların fikirlerine hürmet etmeyi, farklılıkları hoşgörmeyi öğretti. Yapabildik mi bilmiyorum ama öğrenme çabası içindeyiz.

Öyle güzel insanlar yetiştirdi ki, bir Sâmiha Ayverdi, bir Semiha Cemâl Sultan, Nazlı Anne, Meşkûre Sargut, İlhan Ayverdi, Ekrem Hakkı Ayverdi… Daha sayılabilecek milyonlarca insan… Sofi Huri’ler, Safiye Erol’lar, Nezihe Araz’lar… Hepsi kendi çapında hedefe gözünü dikmiş insanlar. Hepsi kendi yolunda olanlara örnek oldular. Ama bazıları hepsinden de daha çok örnek oldular. Onlar kimlerdi, biliyor musunuz? “Ben yokum, yalnız Efendim var” diyenlerdi. Onlar “Ben Efendi’nin kalemiyim, bende bir varlık yok” diyenlerdi. Onlara baktık, hayran kaldık, benzemeye çalıştık.

Şimdi bir gayemiz var: O’nun istediği gibi her şeyden memnun olma sanatını elde etmek. Mücâdelemizi sonsuza kadar vermek ve İslâm’ın hakiki yüzünü dünyaya anlatmak. Tasavvufî mânâsını herkese anlatmak ama bunu yaşayarak yapmak… Bir gayemiz var. Bizim çok şükür ki bir gayemiz var. Müslümanlığın hakikatini yaşayarak ölmek istiyoruz. Ve bir gayemiz var, Cemâlullah’a ulaşmak istiyoruz. Âyette buyurulduğu gibi herkes kendi Âdem’inin bayrağı altında kalkacaktır. Mürşidimizin bayrağı altında, Allah’ın istediği kul olarak, Peygamber’imin memnun olduğu kul olarak O’na varmak istiyoruz. Ama bunu yalnız yapmak istemiyoruz, sınıfça yapmak istiyoruz.

Allah bizleri bu birlikten, beraberlikten, hocamızın mânâsına hürmet etmekten ayırmasın ve dâimâ doğru yolda sâbit kılsın. Teşekkürler ediyorum efendim hepinize…

The following two tabs change content below.

Cemâlnur Sargut

Son Yazıları: Cemâlnur Sargut (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın