Esâretten Özgürlüğe

Herkes karşıdakini kendisi kadar görebilir. Örneğin hiç yalan söylemeyen birisi karşıdaki yalan söyleyince anlamayabilir. Hayatında hiç denizi görmemiş biri denizin ne olduğunu kitaplardan okusada gerçeğini görünce kafasında tasavvur ettiğinin deniz olmadığını anlar. Ben de SâmihaAyverdi’yi kendi kitaplarından ve onu görenlerden işittiklerimle biliyorum.

Her kitabı ayrı bir derya olan Sâmiha Sultan, İslâm’ın inceliklerini muazzam kurgularla bize aktarmıştır. Hiç taassup kırıntısı olmadan her çağda anlaşılabilecek ve okunabilecek eserler yazmıştır. Eserlerini ince bir dantel gibi işlemiş, her ilmekte Muhammedî ahlâkı tebliğ etmiştir. Gayesi bizim gibi beşerleri tekâmül ettirip insan makamına erdirmektir. En temel bilgilerden en derin tasavvufî anlayışa kadar her makamdan insanlığı irşatetmek için ışık tutmuştur. Helâl ve haramdan başlayıp aile ve toplum hakkında ve hattânasıl bir vatandaş olunması gerektiğine kadar bize yol göstermiştir.

***

SâmihaAnne’yle ilk olarak “İnsan ve Şeytan” kitabında tanıştım. Romanın kurgusu içinde kaybolurken  İslâm’ınince ve zarif çizgilerini okudum. Nefsin bitmez tükenmez arsızlığını okudum. Beşerin ihtiraslara bulanmış hâlden nasıl tekâmül ettiğini anladım. Ve bunca rezilliğe ve acıya rağmen Allah’a sarılanların hiç  etkilenmediklerini imrenerek gördüm. “Batmayan Gün” kitabında ise ezelden âşıkların gün gelip hasretini çektikleri ilâhiaşkın yavaş yavaş içine çekildiğini okudum. Kerim Bey’in ağzından, Ken’anRifâî Hazretleri’nin sözleri akıyordu, çağlayanlar gibi aşk ateşiyle yanan Aliye’nin gönlüne. Aliye gibi bir aşk ehlinin tütmeden  yanmasını anlatıyordu bize. Hancı kitabında ise o vakur duruşunun altında sevgilisine nasıl bir kavuşma isteğiyle yandığını söylüyordu sultan.

Kitaplarında benim dikkatimi çeken bir başka husus ise vatan ve millet sevgisidir. Köksüz ağacın çok yaşayamadığı gibi, bizde köklerimize ne kadar bağlıysak o kadar güçlü ve sağlam oluruz. Ama bu bağlılık bağnaz bir bağlılık değil, aksine iman ve vatan sevgisi ile bezenmiş bir bağlılık.  Köklerimizle olan bağlarımızı koparmamamız,hattâdaha da kök salıp birleşmemiz gerektiğini söylüyor Sâmiha Anne. Bende  içimde ne Allah ne de  vatan sevgisi yokken kendimi özgür sanırdım, fakat SâmihaAnne’denöğrendimki asıl esâretköksüz ve sevgisiz olmakmış.  Öte yandan özgür olduğunu sanırken meğer nefsinin arzu ve isteklerinin kölesi oluyormuşsun.

Allah mânâsından, ilminden, aşkından ayırmasın. Her okuduğumuz kitabında birşeyler öğrenmeyi ve içimizde ilâhiaşkı kor gibi büyütmeyi Allah nasip etsin. Himmeti ve nuru üzerimize olsun.

Âmin.

 

The following two tabs change content below.

Banu Büyükcıngıl

Kendimi tanımak sevdasıyla yola çıktım. Sonra bu yolculukta parça parça olduğumu hissettim. Aramak, önce kendimi parçalara ayırmak mı demekti bilmiyordum. Sanki karanlıkta bir balçık çamurunun içinde yol almaya çalışıyor ve üşüyordum. Bir zaman sonra karşımda bir ışık gördüm, gayrı ihtiyari ışığa doğru yürüdüm. Işığın içinden geçerek cennet tasvirlerine benzeyen bir bahçenin içine aktığımı hissettim. Bu bahçenin içinden de cennette olduğu gibi dört nehir akıyordu; bal nehri, şarap nehri, süt nehri ve su nehri. Bu cennet bahçesi İnsan-ı Kamil'di. Onu farkettiğim günden beri, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi Her Nefes Dergisi'nde paylaşmaya çalışıyorum.

Son Yazıları: Banu Büyükcıngıl (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın