Peygamber’e Yoldaşlık
Hz. Peygamber’in hadis ve sünnetini, paha biçilmez elmaslara benzetirim. Zarâfetlerinin yanında bir o kadar da sağlamdırlar: Aradan geçen 14 yüzyıldan fazla bir zaman, onları aşındırmak bir yana, anlamlarına insanlığın idrâki nispetinde yenilerini eklemeye devam ediyor. Tıpkı her ışığın altında farklı bir parıltıyla parlayan değerli taşlar gibi, değişik ilim seviyelerinde seyreden insanlık, onun sözlerini ve eylemlerini yepyeni mânâlarla idrak etme fırsatı bulmuş. Hattâ algısı bizlerden çok farklı seviyelerde olan insân-ı kâmiller, Efendimiz’in yaptıklarının ve söylediklerinin derinine inerek maddî ve mânevî planlarda farklı tefsirlerini yapmışlardır. Böylece o âlimler sultânının ilk bakışta sadece dünyevî konular hakkında söylediği zannedilen bir sözünün dahî aslında çok farklı konulara işaret ettiğini görüyoruz.
Hicret, şüphesiz anlatmaya çalıştığım konuya mükemmel bir örnek. İlk bakışta Hz. Peygamber’in, inananları Kureyş Kabîlesi’nin zulmünden korumak için Mekke’den Medîne’ye yaptıkları yolculuk, bu vak’anın en bilinen mânâsı olarak aklımıza geliyor. Bizler de fiziksel olarak bizi çok zorlayan şartlarla karşılaştığımızda Peygamberimiz gibi farklı yerlere hicret edebiliriz. Ekmeğini kazanmak için gurbete gitmek ya da şu an zulümden kurtulmak için Suriyelilerin ülkemize ve başka yerlere türlü güçlüklerle yaptıkları yolculuklar, hep bu hicrete örnek teşkil ediyor.
Üzerine biraz tefekkür edip diğer hadis-i şeriflerle bağlantı kurunca farklı parıltılar gözlerimizi kamaştırmaya başlıyor. “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o onlardandır”. Eğer güzel ahlâklı bir topluluğun içinde bulunmuyorsak? O zaman başka bir topluluğun içine hicret etmemiz uygun olacaktır. Burada Cemâlnur Hocamın, anneannelerini neşeyle anarak naklettikleri hikâye gelir aklıma: Ken’an Rifâî Hazretleri’ne intisâb ettiklerinin ertesi günü tüm dostlarını evine çağırır ve efendisinden bahseder. Artık efendisinden başka bir dünyayla ilgilenmeyeceği için dostlarına ya efendisine bağlanmalarını ya da kendileriyle bir daha görüşmeyeceğini bildirir.
Hepimiz çevremizde bunun benzeri hikâyeler duymuşuzdur. İnsanın sigarayı bırakmak için dahî sigara içmeyen insanlarla oturup kalkmasının işini ne kadar kolaylaştıracağı ortadadır. Amerika’da kurulan “Anonim Akolikler Derneği”nin de insanları alkolden uzaklaştırabilme başarısındaki ana ilkelerden biri budur: Alkol tüketmeyen cemiyetlerde bulunmak.
Cemâlnur Hocam ile tanıştıktan sonra bu sünnetin mânevî başka bir boyutundan haberdâr olma lûtfuna eriştim: İnsanın kendi içinde yaptığı, kötü huylarından güzel ahlâka doğru yaptığı yolculuğun da en güzel hicret örneği olduğunu kendisinden öğrendim. Bu mânevî hicret dünya şartlarında yapılabilecek en zor yolculuktan dahî çetin. Peygamber’e uyabilmek herkesin kârı değil şüphesiz.
Fakat o güzeller güzeli peygamber, bizlerin sıkıntıya düşmesinden çok çekiniyor; bu âyet-i kerîme ile sâbit. Bizlere düşen, onun sünnetini doğru nakledebilecek hâl ehli öğretmenlerin elini tutabilmek.
Peygamber’in her sözü, her hâli, yeterince düşünebilen insanların üzerine ciltler dolusu kitaplar yazabileceği derinlikte güzelliklerle dolu. Hz. Mevlânâ’nın buyurdukları gibi, onun bastığı toprağın tozu olmak dahî insanoğlu için bir lûtuftur. Onun hicret yolunun yoldaşları olabilmek niyâzı ile.
Hüseyin Gökhan
Son Yazıları: Hüseyin Gökhan (Profiline git)
- Kayınbabam Ameer Raschid - 31 Aralık 2018
- “FUAT SEZGİN HOCA” - 2 Ağustos 2018
- Kur’an Ayı Ramazan - 7 Haziran 2018
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!