Dizinin Dibinde Olmak

Başım önümde, gözlerim kapalı, huzurdayım…

Aklıma ilk tanıştığımız gün geldi. Değişik bir doğumgünü hediyesiydi. Seneler evvel bir arkadaşım doğumgünümde beni O’nun huzuruna getirdiğinde fark etmiştim: Bursa’da yaşayıp da bilmediğim ne çok zenginlik vardı.

Sonra “cemâli nur”  olan hocam tanıştırdı beni O’nunla. “Hâmil-i Kart yakînimdir” demişti belli ki hocam, ondan sonra açılmıştı Hazret’in kapıları bir bir.

“Yakîn olmak” ne demekti acaba?

Başım önümde, gözlerim kapalı, huzurdayım…

Kulağıma bahçedeki kuşların sesleri geliyor. Türbenin içini doldururan bir cıvıltı, cennetten bir bahçe gibi… Nasıl da huzurlu bir yer burası…

Okudukça öğreniyorum, meğer “üftâde”nin başka anlamı da varmış. Meğer “üftâde” “âşık” demekmiş…

Sonra hayatımdaki ‘Üftâde’leri düşünüyorum.

İlk olarak Sâmiha Anne lûtfettiler hayatıma girerek… “Yaşayan Ölü” ve “Ateş Ağacı”ydı benim dönüm noktam… Satırlarında aşkın keskin kokusu vardı ve bu koku beni benden alıp sarhoş etmişti.

Sonra Meşkûre Anne öğretti, nasıl “üftâde” olunması gerektiğini; anlattıklarını hâlinde gösterdi bizlere. “Cemâli nur” olan hocam da anlatırlar hep: “Annem, sabah kalktığında ilk iş olarak efendisinin resimlerine selâm verip öperdi, Efendisinin ismi besmele olmuştu dilinde” demişti. Ne kadar yakın gelmişti anlattıkları bir anda bana.

Başım önümde, dizinin dibindeyim…

Yanağımda süzülerek inen yaşlar var. Kulağıma kırılan putlarımın sesleri geliyor…

Hiç nasip olmadı bana Mekke ve Medine’ye gitmek. Her seferinde niyetlendim ama bir şeyler çıktı; gidemedim. Ağladım, çok ağladım… Sonra bu gidemeyişlerin bana anlatmak istediği bir şey olmalıydı diye düşündüm.

Sığındığım yer, yine Kavaklı mahallesindeki türbeydi.

“Sevr mağarası” gibiydi burası. Mekke de, Medine de, Arafat da burasıydı benim için.

Huzurdayım, huzurluyum ve dizinin dibindeyim.

“Yakîn olmak” buymuş demek ki..

Üftâde olan Cemâli Nûrum’dan öğreniyorum: Boyasına boyanmanın nasıl olması gerektiğini, aşkın nasıl hizmete dökülmesi gerektiğini ve Celvet’in mânâsını…

Lûtfunun büyüklüğü karşısında ağırlaşan omuzlarım ve başım secdeye vardığında hafifliyor ve dilimden dökülen duâya “âmin” diyorum:

“İzinden, gözünden, sözünden, özünden Allah ayırmasın. Ey hakkı bildiren, O’na götüren, perdeyi kaldırıp O’nu gösteren, Hakk’ın var olduğunu, varlığın Hak olduğunu, görünenin gösteren, gösterenin görülen olduğunu bildiren! Bu dünyada, o dünyada Allah senden ayırmasın.”

Ülkü Bozkurt

The following two tabs change content below.

Nefes Arşiv

Nefes Akademi; tasavvufî bilginin güvenilir kaynağı...
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın