Bahar Geldi Japonya’ya
Amatör kalemleriz biz. Bu derginin içeriğine katkı sağlayan başta bendeniz olmak üzere, bizim kız-bizim oğlan dost yüzler toplandık; sâlih niyetlerle dökülürüz kâğıtlara. Duygularımızı, fikirlerimizi, tecrübelerimizi aktarmak isteriz. Çoğu yerde yazdıklarımız kendi içimize bile sinmez ama “istikrar mükemmeliyetten en âlâ kerâmettir” düsturuyla gayret ederiz. Biliriz ki aktarabildiğimiz her güzellik O’ndan ve bütün sürçmeler nefislerimizdendir.
Amatör kalemdir bu fakir de. Amatör olmak da o denli kötü bir şey değildir hani. İmaj kaygısı gütmeden, algıyı yönetmeye çalışmadan, içimden geldiği gibi yazarım. Hatâ kaldırır, su götürür. Kimi yerde bir ergenin mahremini kilitli günlüğüne aktardığı gibi akarım bu satırlara. Câhilce ama naif bir cesaretle. Hatâları örten, eksikleri tamamlayan sıfatlarına sığınarak…
Yaşadığımız ânın bendeki tecrübelerini aktarmaya çalışırım kalemim döndüğünce. nın bıraktığı hâli târiftir misyonum. Ama öyle bazı anlar vardır ki, temâşâ ettiğimize ne kelimelerim yeter yazacak olsam, ne renklerim yeter çizmeye kalksam… Zevkin içinde sarhoş olur da kalakalırım öylece. Duygularım yoğunluktan yumru olur, akışkanlığını yitirir, içime çöker. Çöker de gülmeye kalksam kahkaha olup taşmaz, ağlayayım desem gözyaşı olup akmaz.
Bu anlardan birine Japonya’da şâhit olduk kısa bir vakit evvel. Hocamızın eteğinde Japonya’ya gittik. Amerika’ya gidildiği, Çin’e gidildiği gibi bir vizyonun ışığına kapıldık, bu sefer de Japonya’ya gittik.
Kyoto Üniversitesi’nde mübârek ism-i şeriflerine ithâfen bir tasavvuf araştırmaları merkezinin kurulduğu, artık bu okurun mâlûmudur. Ve mâlum olan kısmını anlatmak kolaydır. Ağırlamalar, protokoller, konuşmalar… Japon zarâfetinin temsili gibi bir kurdele kesme töreni… Bunları bir haberci diliyle yazmak inanın kolay.
Dünyaya gerçek İslâm’ı anlatacak ve öğretecek ve kurulduğu toprağı mayalayacak bir merkezin açılışını anlatmak daha kolay. Açılan her bir merkezin toplumlara dönüştürücü bir ortak payda sunmaya soyunduğunu görmek, bugün İslâm adına yaşanan talihsiz ne kadar olay varsa hepsinin gelecekteki diyeti olacaklarını haykırmak inanın kolay.
Kolay olmayan, hiçbir sıfata tâlip olmayan, yalnızca öğrencilik sıfatıyla hocasının ilmini yaymaya çalışan o kişinin küçücük bedeninden taşan heybeti târif etmek…
Kolay olmayan, aşktan yanmış gönlünün kendini saklama çabasına rağmen bakışlarındaki kor bir parıltı ile kendini ele verişini yazmak…
Zor olan, görüntüde resmî ve protokolü bol bir törende hocasının eteğine yapışmış kırk tane kadın ve erkeğin en hâlis duygularla taşan gözyaşları ve tören sonunda hocalarına sarmal oluşlarını anlatmak…
Zor olan, o salona fiziken ulaşamayan ama gönüllerini paket edip yanımıza vermiş olan hocanın tüm evlâtlarının internetten canlı yayın yapan Belgin’in kamerasından salona akışlarını ve o salonun içinde vücut bulan varlıklarını anlatmak.
Kolay olan, Japonya’yı baştan aşağı saran meşhur bahar çiçeklerinin öncülerini gördüğümüz cennet bahçeler ve güzel insanları anlatmak; zor olan ise orada hepimizin içinde açan baharları dökebilmek.
Diyorum ya, bu anlar duygunun yoğunlaşıp yaşandığı ana ve ortama çöktüğü zamanlar. Ne yazsanız yine de eksik bırakacağınızı bildiğiniz ama yaşatana hep şükrettiğiniz…
Emine Ebru
Son Yazıları: Emine Ebru (Profiline git)
- Bir Yaz Okulu Rüyası - 31 Aralık 2018
- Türk İş Dünyasındaki Değerler Sisteminin Anadolu İrfânı Işığında Yeniden Tesisi - 7 Haziran 2018
- Bahar Geldi Japonya’ya - 19 Mayıs 2016
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!