13. DOST İslam’a Hizmet Ödülü Sahibi Muhammed İkbal
15 Aralık 2016 tarihinde TÜRKKAD ve KERİM Vakfı tarafından 13. “DOST” İslâm’a Hizmet Ödülü takdim edilen Muhammed İkbal için Kerim Vakfı tarafından hazırlanan tanıtım filmidir.

TÜRKKAD ve KERİM Vakfı tarafından Nefes Yayınevi’ne hazırlatılmıştır.

http://kerimvakfi.org/vakfin-calismas…

Muhammed İkbal, 1877’de sade, tasavvufî neşve taşıyan derin imanlı bir aileye doğar. Babasının “Kuran’ı kendine inzâl olunmuş gibi oku!” sözleri bütün hayatına rehberlik etmiştir. Tahsilini Lahor’da tamamladıktan sonra felsefe ve hukuk okumak üzere Cambridge’e gider. Doktorasını yapmak üzere Almanya’nın Münih şehrine gelen İkbal, burada “İran’da Metafiziğin Gelişimi” başlıklı doktora çalışmasını tamamlar. 1908’de memleketi Lahor’a geri döner ve 1934’e kadar burada avukatlığa devam eder.

Modern İslam dünyasının nadir düşünür ve şairi, batıda Muhammed İkbal kadar tanınmış ve konuşulmuştur. İkbal, daha Cambridge’e gitmeden şiirleriyle ve tarzıyla tanınmıştı. Döndükten sonra yazdığı “Benliğin Sırları“ ve “Belleksizliğin Remizleri” eserlerini, bir Müslüman şairden Goethe’nin Batı-Doǧu Divanı’na cevap olan Peyâm-ı Maşrık (Şarktan Haber) isimli eseri, Zebûr-i Acem, Câvidname, Darb-i Kelîm (Musa’nın Vuruşu) gibi eserleri takip etmiştir. İkbal “İslam’da Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü“ ismiyle yayınlanan konuşmalarında, batı felsefesi ile İslam düşüncesi arasında köprüler kurmaktadır.1930’da Muslim League’in senelik toplantısında, Hint Müslümanlarının problemlerini ele aldığı nutkunda ileride kurulacak olan Pakistan Cumhuriyetinin ilk fikrî temellerini atmıştır.

Avrupa’da geçirdiği yıllar Avrupa düşünce ve kültürünü tanımasını sağlamış, aynı zamanda batının parlak yüzeyi altındaki eksikleri, sosyal problemleri ve tehlikeleri de görmesine yetmiştir. Bundan sonraki hayatını ve enerjisini halkına ve aslında bütün Müslümanlara hakiki köklerini, yani Kuran’ı ve Peygamber’in kâmil örneğini anlatmaya, hatırlatmaya adamıştır. Şiirleri ve fikirleriyle Müslümanlara bu yolda şevk ve kuvvet vermeyi arzu etmiştir. Eserlerinde ana tema İnsanın imanında aşka erişmesi, hakiki benliğinin yücelmesi, faal hale gelmesidir.

İkbal’in ona aşkı öğreten mürşidi, manevi rehberi Hz. Mevlânâ’dır. Miracını anlattığı Cavidname’de Hz. Mevlana’nın ruhu başından itibaren miracın esrarını söyler, göğün mertebelerinde yükselişinde ona kılavuzluk eder.

İkbal’e göre batının büyük eksiği aşksız olması, adeta “İsa’nın ruhunun her gün çarmıha gerilmesi” dir. “Şark Hakk’ı görüp dünyayı görmemiştir. Garp dünyada kalıp Haktan kaçmıştır. Peygamber ise beden ve ruhu beraber gören kâmildir”.
İkbal’e göre Ebedi hayat mücadelededir. Kavimler ve milletler peygamberin ayetleridir. İkbal’in Müslümanlardan beklediği hareket, peygamber ahlakını yaşamalarıdır. Nasıl ki Hz. Peygamber alemlere rahmet olarak gönderildiyse onun ümmeti de âlemlere rahmet olmalıdır. Der ki:
Allahtan Peygamber aşkının bir zerresine sahip olmayı dile.
Zira milletleri yaşatan onun aşkıdır. Kainat onun aşkı ile vücut bulmuştur.
Varlıktaki gizli cevheri o aşkın apaçık tecellisi meydana çıkardı.
Ruha ancak onun aşkı sükun ve huzur verir. Onun aşkı gecesi olmayan bir gündür.

Muhammed İkbal, “Şair milletin bağrındaki kalptir“ sözleriyle canlı bir örneği olduğu şair idealini ifade eder.
1938’de ölümünden sonra yayınlanan şiir kitabına “Hicaz Armaǧanı” ismi verilir. Çünkü şiirinde İkbal Medine’de ölmek, şarkılarına orada devam etmek istediğini söylemektedir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın