HALUK DURSUN’UN ARDINDAN

Kurban Bayramı’nda ve Muharrem ayı öncesinde çok kıymetli bir arkadaşımızı, dostumuzu, Türk milletinin çok önemli bir şahsiyeti olan büyük âlim, hoca, Haluk Dursun’u kaybettik. Kaybetme kelimesini ben hiç sevmem. O, her iki âlem için bir kazançtı. Mutlaka ki her şeyiyle faydalanılacak bir vücuttu ki Allah onu kurban olmaya seçmişti. Daha Emin Işık Hocanın hasretine dayanamaz ve onun bu âlemden öbür âleme göçüşüne alışamazken, yine bir dost, bir sevgili, bir hakîkat adamı, bir âlim, büyük bir hocayı öbür âleme yolcu etmenin hem acısını hem zevkini yaşıyoruz. Onun kurban gittiği muhakkak, Allah onu kurban olarak seçmiş. İnsanın en büyük dileği ölüm ânında yani son amelde Allah’a hizmet edebilmek ve O’nun istediği şekilde, O’nun sevgilileri arasında öbür âleme göçmektir. Şehit olmak ise bu derecelerin en yükseğidir. Bazıları mânevî şehit olur, Emin Işık Hoca gibi… Bazıları maddî-mânevî şehit olur, Haluk Dursun gibi… Doğrusu hepimiz bu maddî-mânevî şehitliğe tâlibiz ama her şeyi Allah bilir. Dileriz ki son nefesimiz onlarınki gibi Allah’a yakın, Allah’ın istediği şekilde olsun.

Biz Câfer-i Sâdık Hazretleri’nin “Benden yararlanın, ne zaman öleceğimi bilemezsiniz.” sözlerini önemsedik. Hocam, bilmiyorum sizden hakikatiyle yararlanabildik mi? Türk milletinin size ihtiyacı olduğu muhakkak. Fakat şu da muhakkak ki Hz. Ali’nin dediği gibi, kılıç kınından çıktığında çok daha faydalı olabiliyor. Biz iman ediyoruz ki öbür âlemden bu âlem için çalışacak ve bizlere huzur, mutluluk dağıtacaksınız, inşaallah Türk milletinin yücelmesi ve yükselmesi için katkıda bulunacaksınız. İnşaallah yattığınız yer nurlar içinde olsun. Nûrunuz vasıtasıyla Allah bizi de aydınlatsın, bütün güzellikler sizlerin ve bizlerin üzerimize olsun. Hayırla gidin hocam, şeb-i arûsunuz mübârek olsun.